Geçen haftadan süregelen bir hastalıkla uğraştım ve sonunda pes edip doktora gittim faranjit taşhisi ile karşı karşıya kaldım.Hasta yatarken en çok Allah'a büyük hastalıkları olan şifa bekleyen hastalar için dua ettim,azıcık bir hastalıkla yerimden kalkamazken, hayatıma tekrar tekrar şükrettim.
Allah kimselere dermansız dert vermesin.
Bu arada hasta yatarken de boş durmadım bir yandan okumaya bir yandan film izlemeye devam ettim.
Bu ara tek geçtiğim yazar uğur koşar bu kitaplar ayrı ve özel bir post olmayı hak ediyor.
Geçtiğimiz aylarda sezonda olan ama benim sinemada izleme fırsatı bulamadığım iki türk filmini paylaşmak istedim sizlerle.
İlki benim dünyam Beren Saat'in doğuştan kör, sağır ve dilsiz başkarakteri canlandırdığı, Uğur Yücel'i ise genç kızın hayatına girip ona engellerinden sıyrılıp yaşamayı tanıtan öğretmen rolünde izliyoruz,aynı zamanda filmin yönetmen koltuğunda da Uğur Yücel bulunuyor.
Benim fikrime gelince izlenebilir,duygusal yönü ağır,sağlıklı olmanın en büyük zenginlik olduğunu bir kez daha anlayabileceğimiz güzel bir drama,film soruyor karanlıkta ne kadar kalınır?
Ve bir özcan deniz klişesi bu film nasıl desem tatsız, arada kalmış anadolunun bağrında mı kalsam yoksa avrupaya mı uzansam :) karma ve bir klasik.
Bir roman yazsam diye düşündüğüm anda çok daha fazlasını geçiriyorum aklımdan, demek ki bende yazabilirim :) sponsor arıyorum o zaman haberiniz olsun :)
elbette beklentinizi yüksek tutmadan izleyebilirsiniz.
Sağlık ve keyif hiç bırakmasın bizleri :)