insanın ne doğduğu, ne de doyduğu yermiş
insanın çocukluğunun geçtiği yermiş vatanı ....
dedemin doğduğu köyü , ankaranın gri kışı yaşadığı bu günlere inat, günlük güneşlik ve çiçek bahçesi gibi yaşayınca bu sözün doğruluğunu anladım...
bundan önce dedemin doğduğu topraklarda diye yazmıştım....ilk defa okuyacaklar için önce o yazımı okumalarını tavsiye ederim...çünkü bu yazım o yazımın devamı niteliğinde olucak...
dedem çalışkan, duygusal, torunlarının üzülmesini istemeyen , içinden geldiğinde gülen , içinden geldiğinde gözyaşlarını saklamayan bir adamdı...sanırım bu yönüm ona çekmiş...kıbrısa bu gidişim hem çok ağladım , hem çok güldüm...bazen bu iki halin bir birine karıstığı anlar bile oldu....bir duygu seliydi anlayacağınız....
ankarada soğuk bir hava vardı ve ben oraların sıcak olacağını biliyordum, kemiklerim ısınır diyordum....ama bu kadar güzel çiçekler beklemiyordum açıkçası......resmen bir RUH DETOKSU yaşadım denebilir...
ilk günlerde resmi olarak ilgilenmem gereken işler olduğu için Lefkoşa'daydım....sanal dünyanın sosyal ortamı olan face te tanıştığım kuzenlerimden Rukiye karşıladı beni...hafta sonuna kadar kaldığım süre içerisinde, Osman Eniştemin ve Rukiyenin bana çok büyük destekleri oldu..resmi dairelerdeki işleyişten bahsedip kimsenin canını sıkmak istemediğim için , direk gezimden bahsetmek istiyorum...
Rukiye ile ilgili resimlerinde dingin ve sakin biri olduğuna dair hislerim vardı ve yanılmadım...yavaş yavaş birbirimizi tanımaya başladık....benim bir, onun iki oğlu var ve büyük oğullarımız aynı yasta....Osman Eniştem daha hareketli ve her konuda bilgisi olan, eşi ve ailesi için çok çalışan biri...evde Ada ve Irmak isimli 2 delikanlı tanıştıktan sonra evde bir süpriz vardı.... Yorki..
evin şirin afacan köpeği...aslında resimlerde görmüştüm ama pek kayıt etmemişim anlaşılan...herhalde ısındığım 2.köpek oldu yorki...ısınmam da ki en büyük etkende , yorki nin duygualrına tercüman olarak Rukiye'nin seslendirmesi ...çok güzeldi...yorkinin duygusal yönünü tanıyıp sevmeme neden oldu...
bana yemekler veya başka hangi konuda ne sorsanız sorun az bucuk bilgim ölçüsünde cevap verebilirim... insanlar bilmedikleri şeylerden korkar....köpekler hiç tanımadığım için biraz ürekerdim....ama yorki ortadan ikiye ayrılmış saçı ile bastan kalbimi fethetti...paçamı çekiştirip şirinlik yapan , sonra sesinin ölçüsünü arttıran yorki ne der, rukiyenin seslendirmesi ile anladım.....
- beni kucağına alıp sevmen lazım kadın....)))..tabi cesaret edebildim mi hayır....:))
sabah kahvaltımız aşağıda tabakta gördüğünüz gibi,
doğal kuşkonmaz,rengi yeşil burada, doğal toplandığı için ve adı da........AYRELLİ
hellim kızartması ve domates....
Büyük Han
Lekoşa'da Büyük Han'a gittik...Kıbrıs elsanatlarının da sergilendiği güzel , eski bir handı burası.
Büyük Han'dan sonra arka taraflarda kalan yerde restore edilmiş pazar alanı vardı...babamın halasının kızı olan Yüksel hala'da bizimleydi ve 15-20 sene öncesinden tanıdığı, başka kimsenin önemsemediği bir kör yaşlı adamla durdu sohbet etti...ve yardım etti....zaman ve insanlık daha coktu burda...
eski Lefkoşa turunun ardından acıkmıştık ve Yüksel Abla'ya DİLİHTİ denen ıspanaklı börek diyebileceğimiz ama içinde kuşüzümü olduğu için inanılmaz lezzetli bir börek yemege gittik...
DİLİHTİ
akşam Yüksel Abla'da toplanıp güzel bir yemek yedik...Türkiye'de okuyan yiğende geldiği için aile sofrayı donatmıştı....ben yemek resimlerini çekmeyi unuttum ama değme politikacılara taş çıkaracak bir aile resmi çektik... nasıl ama haklıyım dimi güzel bir tablo...
Bir akşam yemeğinde kuzen Kadriye'ye davetliydik ve harika bir sofra kurmustu ellerine sağlık...cehennem topuzu ile burada tanıştım....kerevizin yeşil yaprağı salatalarda kullanılıyor ve burada yoğurtların tadı ayrı güzeldi..
cehennem topuzu
kadriye'nin el yapımı lokma tatlısı, sanırım yemek konusunda genetiğimiz bellii...
pasiflore
Oğulları Ada ve Irmak'ta kaldığım sürece benim için gayet nazik ev sahipleriydi...bir blogum olduğunu bildikleri için Irmak kısır yapıp yapamayacağımı sordu....ne demek benim için orda kısır yapmak büyük zevkti....çünkü limon, marul, maydanoz, nane, soğan,....nerdeyse bulgur hariç herşey direk evlerinin yanında kendi yetiştirdikleri küçük bahçedendi....durum böyle olunca kısırın tadı otomatikman daha güzeldi anlayacağınız....
akşam rukiye ile sohbet ederken, bahçede neler yetiştirdiğini konuşuyorduk.....
"çok güzel hostesimiz var" dedi.....
bende şaşkın şaşkın "bahçedemi" demişim..
kısa bir sessizlikten sonra anlaşıldı ki hostes güzel, yenen bir bitki ...güzel bir anı olarak kaldı...
ıspanaklı börek
limonlu kek-üstü çikolata soslu
tabi kıbrısa gidip sadece kısır ve börek gibi bildiğimiz lezzetler yemedik...her konuda olduğu gibi yemek konusunda da nereye gidileceğini çok iyi bilen rehberlerimle Eziç denen güzel bir restaurana gittik....hava o kadar güzeldiki yemeğin resmini çekmeyi unuttum....ama 2 kişinin rahatlıkla doyacağı bir tabaktı...
diğer günlerde şeftali kebabının piri olan ANİBALe gittik....
Kıbrıs'a giderseniz mutlaka denemeniz gereken molohiya...
bu kokteylde eniştemin tarifi gizli kokteyli....eğer tarifini alırsam paylaşacağım...:)))
Lefkoşa'dan çok güzel duygularla ayrıldım....Ada ve Irmak güzel yetişen 2 genç olacaklar , çünkü onlar için gecelerini gündüzlerine katan bir baba ve okuldan kursa heryere tasıyan anneleri var...
Hafta sonu dedemin doğduğu köye Dipkarpaz Kuruova'ya gittik...oradanda Magusa'ya geçtim....Turumun devamını anlatmaya devam edeceğim...